top of page

Gözde Duru #17 ENTELANKARA

Güncelleme tarihi: 28 Şub 2023

Merhaba, ben Serhat. ENTELANKARA'nın bu bölümünde birçok dizide, birçok filmde yer almış bir isim var, Gözde Duru. Aşk Mantık İntikam isimli dizide Gaye karakterini canlandırıyor şu sıralar. İstanbul'da yaşayan ama Ankara'da doğmuş, Ankara'da büyümüş bir oyuncu Gözde Duru. Hem Ankara yıllarına hem de şimdilerde neler yaptığına dair sorular yönelttik, bizi kırmadı, çok da güzel cevaplar verdi. Şimdi isterseniz o güzel cevapları dinleyelim birlikte.


Gözde Duru: Herkese merhaba. ENTELANKARA’nın podcasti için buradayım. Sorularımı cevaplıyorum.


ENTELANKARA: Ankara'da kaç yılınız geçti? Hala sık gelip gidiyor musunuz Ankara'ya?


Gözde Duru: Doğma büyüme Ankaralıyım aslında. 28 yaşıma kadar Ankara'daydım, ardından evlendim, Bursa'ya yerleştim. Ankara'da o esnada dizi çektiğim için Bursa - Ankara gidip geliyordum. Şu anda da yaşıyorum işlerim nedeniyle. Ankara'da annem yaşıyor ve akrabalarım, teyzem, anneannem gibi. Çok sık olmasa da mümkün mertebe gidip gelmeye çalışıyorum Ankara'ya.


ENTELANKARA: Sizi Ankara'ya bağlayan nedenler nelerdi? Kısacası neden Ankara'daydınız. Bu bir seçim miydi, yoksa zorunluluk muydu?


Gözde Duru: Dediğim gibi doğma büyüme Ankaralıyım, Ankara'da yaşıyorum, Ankara'da okudum, Ankara'da büyüdüm. Seçim değildi, tamamen halkanın içine doğmuştum.


ENTELANKARA: Birçok dizide yer aldınız ve almaya devam ediyorsunuz. Bazıları dört bölüm sürerken bazıları yıllarca devam edebiliyor. Seyirci tercihlerini öngörebiliyor musunuz artık? Sizce televizyon izleyicisinin tercihleri ne yönde şu sıralar?


Gözde Duru: Yaklaşık 11 - 12 yıldır bu sektörün içerisindeyim, inanın seyircinin neyi sevip neyi sevmeyeceğine dair en ufak bir fikir yürütemiyorum. Bu işi ben büyülü bir kutuya benzetiyorum ve bu sihir çıktığı andan itibaren bir grubu büyülüyor, bir grubu büyülemiyor. Büyülediği kesim reyting oranında yüksekse işler devam ediyor. Ama daha az kişiyi büyülediyse işin ömrü o kadar da uzun soluklu olamıyor ne yazık ki. Bir tercihi var mı televizyon seyircisinin, muhakkak ki vardır. Velakin bizim işte bunu da pek öngörmek mümkün değil. Çünkü beğeni dediğimiz şey çok fazla değişkenlik gösteren bir şey. Süreç içerisinde de beğeniler değişebiliyor. Örneğin diziyi beğendiniz, izlemeye devam ediyorsunuz, on bölüm yedi bölüm neyse izlediğiniz. Bir süre sonra artık onu beğenmemeye de başlayabilirsiniz ve ilginiz başka yöne de kayabilir. O yüzden altında bunu bir matematiği yok. Tamamen sihirli bir şey. Bazı işlerin sihir gücü çok yüksek tutuyor. Bazı işlerin ömrü ne yazık ki uzun soluklu olamıyor.


ENTELANKARA: Hiçbir şeyden haberi olmayan başroldeki saf karakteri canlandırmak mı, yoksa bütün çatışmaların baş müsebbibi olan kötüyü canlandırmak mı? Hangi tür karakterlerle aranız daha iyi?


Gözde Duru: Açıkçası pek karakter seçmiyorum. Yani iyi ya da kötü, dişi ya da değil gibi bir tercihim de olmuyor açıkçası. Bana önerilen karakteri okuyorum, eğer hoşuma giderse kabul ediyorum ve devam ediyorum. Özellikle iyi oynayacağım ya da özellikle kötü oynayacağım diye bir tercihim pek olmuyor. Ben hikayenin bütününü ve işi kimin yaptığı ile ilgileniyorum daha çok. Eğer hikayenin bütününün içinde olmak istiyorsam tamam diyorum, bu işin içinde olmak istiyorum. Karakter benim için okeydir, devam ediyorum. Ee kimi zaman da şöyle oluyor. Bir proje geliyor ve bir başka projenin tıpatıp aynısı ve sizden aslında var olan, tıpatıp aynı olan bir karakteri tekrar oynamanız isteniyor. Öyle şeyleri kabul etmiyorum. Bir kere başıma gelmişti mesela. Öyle bir şey vardı zaten ve oynanıyordu. Farklı bir versiyonla, farklı bir isimle, farklı bir kanalda, benzer bir şeyi yapmayı planlamışlardı. Öyle bir iş geldi ve benden de tamamen aynı olan bir karakteri oynamam istendi ve kabul etmedim. Şimdi zaten vardı o, onda değiştirebileceğim bir şey yoktu. Bu yüzden genelde bütününe bakarak karar veriyorum, öyle söyleyeyim.


ENTELANKARA: Ankara'da hangi mevsimde, hangi güzergahta yürümeyi seviyorsunuz? Neden?


Gözde Duru: Ben genellikle Tunalı, Arjantin Caddesi, Filistin, Tunus bu hattı çok seviyordum. Üniversite yıllarımda, öğrencilik yıllarımda da bu hatta çok vakit geçiriyordum. Sanıyorum orada yürümek hoşuma gidiyor. Seymenler’den aşağı doğru inmek keyifli geliyor diyebilirim. Nedeni de tamamen yaşanmışlıklar herhalde ya da daha çok vaktim oralarda geçtiği için de olabilir.


ENTELANKARA: Sinema bitti, televizyon öldü gibi lafları sık duysak da aslında çok büyük bir kitle hala televizyonu takip ediyor. Sizce televizyonun yeri neden hala ayrı?


Gözde Duru: Dijital hayatımıza büyük bir oranda girdi, evet. Fakat Türkiye'nin geneline bakacak olursak hala her evde dijitali tüketilebilecek güç ve öyle bir eğilim yok. Doğal olarak televizyon izleyicisi hala yüzde seksen oranında aktif rol oynuyor diye düşünüyorum. Televizyonun hayatımızdaki rolü hala çok yüksek. Evet, dijital bir çeşitlilik getirdi ama ana akım televizyon olduğu için zaten onun yerini uzun vadede ben dijitale devredeceğini düşünmüyorum. Bu ikisi ayrı ayrı devam eden, birbirleriyle paslaşan, yeri gelip dijitalin öne çıktığı, yeri gelip ana akımın öne çıktığı bir bütünlükte paralel olarak devam edeceğini düşünüyorum. Televizyon izleyicisinin çok ayrı bir kitle olduğunu düşünüyorum çünkü televizyon ücretsiz, hemen hemen her evde ve kolay ulaşılabilir bir şey. Bu yüzden de kitle daha çeşitlilik gösteren bir kitle. O yüzden televizyon yerini kolay kolay başka bir mecraya bırakacak bir araç değil.


ENTELANKARA: Tamamen boş bir gününüz var. Ankara ile baş başa kaldınız. Bu boş günde neler yapar, nerelere uğrarsınız. Günü ve hatta geceyi nasıl kapatırsınız?


Gözde Duru: Ben Ankara'dayken -hala o mekanlar duruyor mu tam olarak emin olmamakla birlikte- gittiğim birkaç mekan vardı. Gün içinde de gidebileceğim, akşam yemek yemek için de, arkadaşlarınız özelleşme bileceğim. Bu mekanlara da hatta geldiğim zaman özellikle gitmeye çalışıyorum. Panora’yı çok severdim hep. Sete de çok yakındı. Ankara'dayken boş vakit bulduğumda hemen Panora’ya giderdim. Atıyorum orada kahve içerdim ya da mağazaları gezerdim. Orası bana çok iyi geliyor, çok hoşuma gidiyordu mesela. Onun dışında Gaga Manjero diye mekan vardı. Hala devam ediyor galiba Gaga. Biz arkadaşlarımla çok sevdiğimiz bir yerdi. Sahipleri de, işletenleri de arkadaşlarımız Ege, Fahir ve Oktay. Oraya çok gitmeyi seviyordum. Özellikle de akşama yemekli gibi organizasyon yapacaksak tercihimiz genelde Gaga oluyordu. Oradan sonra da Bien’e gitmeyi çok seviyorduk. Hala Bien de devam ediyor mu bilmiyorum. Bien çok hoşuma giden yerlerden birisiydi. Onun dışında eğer vaktim varsa ve gittiğim rotam uygunsa kesinlikle bir Aspava’ya gitmek en büyük tercihlerimden birisidir. Mümkünse Dost Kitabevi'ni çok ziyaret etmek isterim. Artık tabii Kızılay’a pek yolumuz düşmüyor. Tunalı’daki Dost da kapandıktan sonra biraz üzücü oldu, ama Dost Kitabevi’ni çok severim. Orada vakit geçirmeyi, kitap okumayı, dolaşmayı çok severim. Ve tabii ki arkadaşlarım neredeyse onların yanına gitmek.


ENTELANKARA: Uzun süredir setlerdesiniz. İşinizi severek yapsanız da "Şu konulardan hala muzdaribiz," dediğiniz sorunlar neler oluyor setlerde? Ne gibi zorluk yaşıyor set oyuncuları?


Gözde Duru: Dünya’yı yeniden keşfetmiyoruz. Yaptığımız iş belli, dizi çekiyoruz. Belli bir süre var, bu sürede bu çekimi tamamlamamız lazım ki yayına yetişsin. Bu süre zarfı içerisinde, optimal bir şekilde nasıl verimli geçer, nasıl keyifli bir hale getiririz, nasıl daha olumlu, iyimser, pozitif olabilir diye çaba sarf ettiğimizi düşünüyorum hepimizin. Tabii ki dizi setinin en olmazsa olmaz problemi beklemekle ilgili oluyor. Sahne bekliyorsunuz, birçok şeyi bekliyorsunuz, erken geliyorsunuz bekliyorsunuz. Bazen şartlar gereği beklemek zorunda kalıyorsunuz falan filan. Yani esas problem beklemek. Onun dışında oyuncu bazlı değil ama daha çok ekip bazlı, bütününe bakacak olursak tabii ki bir takım sorunlar var hala çözülemeyen. Eşitsizlik olduğunu düşünüyorum. Çünkü hiyerarşik yapı setlerde ne yazık ki kendini gösteriyor. Biraz bu hiyerarşinin daha ılımlı hale getirilmesi gerektiğini düşünüyorum hepimiz için, herkes için. Evet, setin bir patronu vardır bu da yönetmendir. Onun dışındaki herkesin ben eşit olması gerektiğini düşünüyorum. Yani set çaycısından başrolüne kadar, reji asistanından sanat yönetmenine kadar… Yani uyduruyorum, sette çalışan herkesin eşit olması, eşit haklara sahip olması, tavır ve tutumların herkes tarafından eşit olması gerektiğini düşünüyorum. Benim kendi şahsıma dair en büyük temennim ve rahatsız olduğum şey bu eşitliğin olmayışı. Bunu da anlayabiliyorum bir miktarda ama yinede bence en büyük problem eşitlikle alakalı. Bu eşit davranış biçiminin sergilenmemesi, öyle ya da böyle faktörlerden ötürü kişilerin motivasyonu düşürdüğünü, işin gidişatını etkilediğini düşünüyorum. Sonuçta kimse mutsuz bir ortamda çalışmak istemez. Uzun saatler çalışıyoruz ve hep bir arada çalışıyoruz. Buradaki temel nokta mutlu olmak durumundayız. Yani sette vakit geçirdiğimiz süre zarfı içerisinde mutlu olmamız gerektiğini düşünüyorum. En azından ben kendi adıma mutlu olmak istiyorum ve beni mutsuzlaştıran her türlü şeyden de kendimi uzaklaştırmaya çalışıyorum.


ENTELANKARA: Ankara dizilerinde yer almakla İstanbul'da çekilen dizilerde yer almak arasında ne gibi farklar var?


Gözde Duru: Aslında temel olarak oyunculuk adına hiçbir fark yok. Ama nedense sektörel bazda baktığımızda Ankara dizileri demeyelim, günlük diziler ve haftalık yayınlanan diziler olarak baktığımızda bir fark görüyorum. Her ikisini de deneyimlemiş biri olarak söylemek istiyorum ki aslında günlük dizilerde oynayan oyuncular olarak biz daha gerilla ortamında çalışıyoruz. Bunun iyi tarafları da var kötü tarafları da var. Şu şekilde, beklemekle ilgili çok ciddi bir zaman kaybı mevzubahis olduğu için çok hızlı olmanız gerekiyor. Günlük iş çekerken çok hızlı olmanız lazım, ezberimizin de tam olması lazım, oyununuzun da iyi olması lazım. Çünkü ikincisini tekrarlamaya vaktiniz yok. Bu yüzden siz her performansınızı gerçekleştirdiğinizde elinizden gelenin en iyisini yapmakla mükellefsiniz. Çünkü zamanınız yok. Eğer performansınızı beğenmediyseniz ya da kendinizce daha iyi bir performans çıkarmayı düşünüyorsanız “yarın” denir size ve siz ikinci şansınızı ertesi gün değerlendirmek zorunda kalabilirsiniz. Bu da aslında oyuncuyu sürekli tiyatro sahnesindeymişcesine dinç tutan ve sürekli aktif tutan bir şey. Algılarımızın sürekli açık olması gerekiyor ve her an her şeyi pıt pıt kapatmak zorundasınız. Çünkü dediğim gibi zamanla yarışıyorsunuz. Haftalık işlerde daha opsiyonlusunuz. Çünkü günlük dizide bir günde bir bölümü çekerken haftalık dizide bir haftada bir bölüm çekiyorsunuz. Doğal olarak daha güzel görünüyorsunuz, daha tekrar edebileceğiniz, prova yapabileceğiniz alanlarınız var. Oyununuz adına daha düşünüyorsunuz, daha esneksiniz. Ama günlük dizide bu işte koşturmak zorundasınız. Bir kere de en iyi performansı vermek zorundasınız. Çünkü dediğim gibi vaktiniz yok. Arada bu şekilde bir fark var. Yoksa Ankara ya da İstanbul diye bir fark yok. Evet, İstanbul bu işin merkezi. Genelde yapım şirketleri burada, diziler burada dönüyor çünkü sektör burada. Oyuncusu burada, teknik elemanı burada, bütün sektörle ilişkili herkes İstanbul'da olduğu için dinamik akan bir süreç var. Ankara daha butik. Ankara'da olan ekipler daha küçük, oradaki oyuncu İstanbul'a göre daha az, teknik ekip daha az. Yapımı sadece bir iki tane. Bu da tabii ki doğal olarak bu anlamda bir farklılık. Yoksa sizin oyunculuk olarak ya da çekim tekniği olarak ya da herhangi bir şekilde dizi kalitesi olarak farklılık göstermiyor. Aynı açılar, aynı planlar, aynı kadrajlar, aynı kostümler… Yani aynı olan şeylerin sadece birinin İstanbul'a birinin Ankara'da olmasıyla alakalı bir fark var ve dediğim gibi günlük dizi, haftalık dizi farkı var. Onun dışında oyunculuk anlamında ya da rejisel anlamda bir fark yok.


ENTELANKARA: Tek kişilik bir oyun sahneleyecek olsaydınız karakterinizin özellikleri nasıl olurdu? Örneğin hangi film karakterine benzerdi karakteriniz?


Gözde Duru: Bunu hiç düşünmedim ama sanki böyle daha kendiyle ilgili sorunları olan, tamamen kendiyle ilgili derdi olan, hayatının ana ekseni de kendi üzerinde dönen birini oynamak isterdim herhalde. Çünkü dert hep kendimiziz ya zaten. Kendimize yönelmeyi, kendi duygularımızı aktarmak, iletişememek, günlük hayatımızda karşılaştığımız iyi ya da kötü, olumlu ya da olumsuz, bizi yüreklendiren ya da düşüren durumla ilgili bir şey oynamak isterdim herhalde diye düşünüyorum.


ENTELANKARA: Son yıllarda gittiğiniz ve aklınıza yer eden tiyatro, konser veya herhangi bir sahne etkinliği var mı?


Gözde Duru: En son hangi oyuna gittiğim hatırlayamıyorum. En son kendi filmini izledim geçen hafta, Dalgalar ve İzler. Tabi malum hani pandemiden dolayı sosyalleşemedğimiz için tiyatro, sinema ve konsere gidemediğimiz için aklıma gelen, en son gittiğim oyun Alice’di, evet, Alice’di… Oldukça da beğendim. Hatta Türkiye’de bu tarz işlerin daha çok yapılması gerektiğini düşünüyorum, bu tarz şov ve performansların. Gittiğim konser de, evet, en son bir de Gökhan Türkmen konserine gittim. Tiyatro da Feramuz Pis diye bir oyuna gittim, bu kadar.


ENTELANKARA: Üç yazar, üç yönetmen, üç de müzisyen ismi istesek sizden?


Gözde Duru: Üç yönetmene bir Reha Erdem diyorum. Gerçekten çok çalışmak istediğim yönetmenlerden birisi. Üniversite yıllarımdan beri Reha Erdem'le çok çalışmak istiyorum. Hatta bütün okul projelerim onunla ilgiliydi, Reha Erdem sineması üzerineydi. gerçekten çok çalışmak istiyorum, umarım da bir gün denk gelirim ve çalışırım. Onun dışında birden çok sayabilirim. O yüzden burada genellemek istemiyorum açıkçası. Ya üçle ile sınırlamayayım. Aklıma gelenlerden söyleyeyim. Yönetmen dediğim kesinlikle Reha Erdem. Yazarlardan Nermin Yıldırım çok beğendiğim bir kadın yazar. Onun kitaplarını çok beğenerek takip ediyorum. Onun dışında müzisyenlerden de eğer Türk söylemem gerekiyorsa Fazıl Say ve Ece Dağıstanlı, onları gerçekten karı-koca olarak çok beğendiğim müzisyenler. Yabancı söylemek durumda isem eğer Radiohead ve Coldplay çok beğendiğim gruplar arasında. Aklıma ilk gelenler bunlar. Ama tabii ki o kadar fazla ki, yani genelleyip böyle tek bir şeye indirmek çok zor oluyor. O yüzden aklıma gelenler bu şekilde.


ENTELANKARA: Uzun yıllar bale eğitimi aldınız ve iki yıl özel bir bale okulunda bale eğitmenliği yaptınız. Bale, Flamenco, Latin Dansları fark etmeksizin düzenli olarak devam ettiğiniz danslar var mı hala?


Gözde Duru: Ne yazık ki yok. En son pandemiden önce sirtakiye başlamıştım. Sirtaki yapıyordum ama o da pandemi ile birlikte, yani pandemiden önce onu bırakmak zorunda kaldım. Şu sıralar gittiğim bir dans kursu yok ya da aktif olarak yaptığım. Ama tabii ki öyle bir fırsatım olur, bir şekilde denk gelirsem çok yapmak istiyorum. Zaten dans hayatımın her alanında hemen hemen oldu, çok keyif aldım. Kendimi iyi hissettiğim zaman oluyor. Yine öyle bir zaman bulurum kendime bir dans diye düşünüyorum.


ENTELANKARA: Peki bale disipliniyle yetişmiş olmak oyunculuğunuza ne gibi katkılar sağladı?


Gözde Duru: Bale diye sınırlandırmamak gerektiğini düşünüyorum. Sahne disiplini tabii ki tiyatroda da, dizide de, sinemada da yani sahnede olmakla kamera karşısında olmak arasında ben bir fark görmüyorum açıkçası. Hepsi benim için sahne ve bu sahne ne gerektiriyorsa, nasıl gerektiriyorsa o şekilde davranmak gerektiğini düşünüyorum. Dizi çekerken de sahnedeyken de kendimi bale sahnesinde ya da tiyatro sahnesinde düşünüp o an sadece ışıklar ben ve görevimi yapıyorum gibi düşünüyorum. O yüzden disiplinli olmak içsel değil biraz hayata dair ve kişinin kendisiyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Her işi yaparken çok disiplinliyim. Mesleki anlamın dışında da yani hayatımda yaptığım her işi çok ciddiyetle yaparım. Onun verdiği bir şey olduğunu düşünüyorum baleden ziyade.


ENTELANKARA: Hayranlıkla izlediğiniz oyuncular hangileri? En çok hangi performanslarını sevmiştiniz?


Gözde Duru: O kadar çok ki bunu da tek tek söyleyemem. Ama en son izlediğim ve aklımda kalan ve bir şey söylemem gerekiyorsa Kulüp dizisi ve Salih Bademci demek istiyorum. Gerçekten zaten çok beğendim, takdir ettiğim bir oyuncuydu. Kulüp dizisiyle birlikte ekstra bir yönünü gördüm, çok beğendim, çok takdir ettim, hayran kaldım. En son aklımda kalan, paylaşmak istediğim o. Ama tabii ki bir sürü var, aklıma gelemeyecek kadar. Onun dışında Cate Blanchett en beğendim oyuncudur. Her rolü, her karakteri, oynayış biçimi, asaleti, duruşu, sahneye yakışması… En çok onu söyleyebilirim. Onun dışında da şu an aklıma bunlar geldi.


ENTELANKARA: Aynı soruyu kitaplar için soralım nedenlerini bitti sizde iz bırakan kitapları Öğrenebilir miyiz


Gözde Duru: Evet, Ölü Ozanlar Derneği derim ilk sırada. İlk okuduğumda da çok etkilenmiştim. Yıllar sonra da beni o kadar etkileyen başka bir kitap düşünüyorum geldi mi, mutlaka gelmiştir ama en çok etkilendiğim kitap Ölü Ozanlar Derneği’dir hep. Hayatımın her alanında, anında çok sevdiğim bir eser. En çok bende iz bırakan o olmuştur.


ENTELANKARA: Devam eden ve yakında gelecek olan projeleriniz hangileri? Sizi nerelerde izleyebileceğiz?


Gözde Duru: Şu sıralar zaten Aşk Mantık İntikam devam ediyor. Fox'ta cuma günleri yayınlanıyor dizimiz. Onun dışında aralığın son haftası Dalgalar ve İzler adlı bir sinema filmim vizyona girdi, Emre Kavuk’un yönetmenliğini yaptığı. Şu an beni izleyebileceğiniz yerler bunlar. Onun dışında da üç sinema filmi daha yapmıştım pandemi döneminde. Şu anda birisi Berlin'e seçildi Ümit Köreken’nin Bir Umut adlı sinema filmi. Yaptığımız bir film de şu anda montajı aşamasında Daha İyi Bir Yarın diye, onun da yönetmeni Emre Kavuk. Bunları da yakında görürüz diye düşünüyorum. Yazın bir komedi filmimiz olacak. Şu anda onların çalışmaları yapılıyor. Onun dışında belli olan şu anda bir problem yok. En belli olanlar bunlar.


ENTELANKARA: Son sözleri tamamen size bırakıyoruz. Yaptıklarınıza, yapacaklarınıza, üretimlerinize dair neler söylemek istersiniz. ENTELANKARA dinleyicilerine son tavsiyelerinizi, önerilerinizi, umut aşılayan aforizmalarınızı dinliyoruz.


Gözde Duru: Yani böyle büyük büyük cümleler söyleyemeyeceğim çünkü öyle birisi değilim. Yapacaklarına dair de projelerle ilgili sürekli çalışıyoruz. Dijitale bir şey yapacağım yakın zamanda. Tam netleşmedi bunun zamanı. Onun dışında dediğim gibi yazın bir komedi filmi yapacağız. Onun ardından bir psikolojik gerilim işimiz var. Onun ardından bir korku işimiz var. Bunlar hani planlananlar. Onun dışında tabii ki sürprizli şeylerimiz her zaman olabilir. İşte dijital ile ilgili bir takım bir şeyler olacak. Onun dışında inanın şu anda ben de bilmiyorum çünkü birazcık da hani akışa bırakıyorum. Daha çok beni heyecanlandıran ve içinde bulunmak istediğim bir şey olursa gündemim tamamen değişip başka bir rotaya dönüşebilir. Onun dışında ENTELANKARA dinleyicilerine podcastimizi dinlediği için ve bana da bu programda yer verdiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum. Bir Ankaralı olarak Ankara'ya sevgi, saygı ve kucak dolusu öpücüklerimi iletiyorum. Teşekkürler.


Daha birçok projede göreceğiz Gözde Duru'yu, merakla bekliyorum ve ENTELANKARA'ya katılımı için çok teşekkür ediyorum. Haftaya bir başka bölümde görüşmek dileğiyle şimdilik bu kadar diyelim.


Podcastlerimiz Spotify, Apple, Google ve hatta YouTube'da...


14 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kommentare


Yazı: Blog2_Post
bottom of page