top of page

AnkaraAks #HAKKINDA

Evet, ENTELANKARA'da yeni bir seriye başlıyoruz. Bu serinin başlığında şöyle bir etiket göreceksiniz: HAKKINDA. Peki ne hakkında olacak bu serimiz? Tabii ki de Ankara hakkında olacak. Ankara'daki olaylar ve oluşumlar hakkında olacak.


ENTELANKARA:


Bu serimizin ilk bölümünde AnkaraAks'ı konuşacağız. AnkaraAks, Ankara'da hangi işlere imza atar? Hangi faaliyetleri gösterir? Bunları AnkaraAks'ın kurucusu Cemre Gökpınar ile konuşacağız. Ve hoş geldiniz diyerek ben ilk soruyla başlamak istiyorum.


AnkaraAks ismindeki Aks ne anlama geliyor? Şimdi Cemre Bey'den bunu dinleyeceğiz. Bu Aks'ın anlamını dinleyeceğiz. Hoş geldiniz diyerek tekrar Cemre Bey'e sözü bırakıyorum.


Cemre Gökpınar:

Evet merhaba, çok teşekkürler davet için. Bugün burada ENTELANKARA'nın konuğu olduğumuz için de çok mutluyuz. AnkaraAks'ı temsilen sadece ben varım ama tüm ekibi temsil ediyor olacağım bu yayında. Öncelikle AnkaraAks'ın ismi nereden geliyor? Aslında çok önemli bir yerden geliyor. Yani Atatürk Bulvarı'ndan. Peki neden Atatürk Bulvarı diyecek olursanız, aslında Cumhuriyet'in kuruluşundan sonraki o Ankara'nın başkent oluş serüveni, o reformlar ve o reformlarla birlikte yaşanan kültür ve sanattaki, mimarlıktaki, şehircilikteki gelişimler ve o kapsamda yaşanan yeni bir şehir planı aslında her şeyi bir şekilde düzene koymuştu. Ve o düzen, o dönemin tüm o ilhamı, başarısı ve ardı ardına gelen o hızlı yükseliş dönemi aslında hem Atatürk Bulvarı üzerinden tüm cumhuriyet döneminin panoramasının okunabilmesini hem de bizim birçok noktada değinebileceğimiz bir mesajı bulduğumuz bir andı. Hermann Janssen'in Ankara'nın planını çizerken bir ana aksı Atatürk Bulvarı üzerine oluşturması ve bizim de Atatürk Bulvarı'na ithafen kendimize bir aks dememiz ve Ankara'nın aksı olacağız iddiasıyla birlikte birçok şeyi meydana getirdi ve bugün kendimizi hala Ankara'ya aks olarak tanımlayan bir girişim haline geldi.


ENTELANKARA:

Peki, sizin özelinizde de birkaç soru sormak istiyorum. Sizin Ankara'yla ilişkiniz nasıl? Kaç yıldır Ankara'dasınız mesela ve Atatürk Bulvarı'ndan başka sizin için veya Ankara için önemli akslar var mı? Başka akslar?


Cemre Gökpınar:

Çok güzel bir soru. Aslında ben aslen Gaziantepliyim ama orada doğduktan sonra ilkokul, ortaokul derken tekrar bir liseyi Gaziantep'te okudum ama hep böyle kendimi bildiğim bileli Ankara'yla özdeşleşen yanlarım olmuştu. Daha sonra üniversiteyi, Hacettepe'yi kazanınca sanat tarihi bölümünü okumaya başladıktan sonra şehirle daha derinden bir bağ kurmaya başladım. Tabii bunda cumhuriyet dönemi üzerine eğilmem, bu alanda çalışmalar ve araştırmalarda yer alıyor olmam da aslında çok etkili oldu. Çünkü cumhuriyet dönemi ve modern mimarlığın ana kenti aslında Ankara ve bu yönden çalışırken daha fazla şey gördüm ve daha fazla beni etkileyen, kendi içerisine alan bir alan buldum. Ve böylelikle aslında Ankara'yla bir bağ kurmam çok daha farklı bir şekilde gelişti.


Zaten çocukluktan kalan anılarımın olduğu mekanlar varken aslında her şey çok daha farklı bir şekilde yerli yerine oturdu diyebilirim. Taşlar çok daha sağlam bir şekilde yerine oturmuş oldu. Ve üniversiteyi de çok aktif bir şekilde tamamladım, yani lisans serüvenimi. Birçok sosyal mekanda, sanat galerilerinde, ilgili alanlarda kişilerle tanıştığım bir ağ geliştirmiş oldum. Ve mezun olurken hep kafamda şöyle bir soru vardı, Ankara'da devam mı edeceğim yoksa farklı yönde bir hayat, kariyer noktasını mı çizeceğim diye. Tam olarak işte o soruların cevabı biraz AnkaraAks oldu ve benim kariyerime ve yapmak istediklerime bir cevaba dönüştü. AnkaraAks bir araç oldu aslında tüm bunlara ulaşımda ve ortak hayalleri paylaştığım birçok arkadaşımla birlikte bir adım attık.


ENTELANKARA:

Peki AnkaraAks ne zaman kuruldu tam olarak ve kuruluş amacında neler vardı sizin kafanızda? Yanınızda birileri var mıydı? Destek aldığınız birileri var mıydı kuruluşunda? Nasıl kuruldu onu merak ettim açıkçası.


Cemre Gökpınar:

Bununla ilgili belki sizler de fark etmişsinizdir. Ankara'da çok nitelikli üniversiteler var. İşte Hacettepe, ODTÜ, Bilkent, Gazi ve daha niceleri. Ama bu nitelikli üniversitelerin genç potansiyelinin kentle çok fazla etkileşimli olmadığını fark ettiğimiz bir an vardı.


Çünkü ben de o zaman Hacettepe'de topluluk başkanıydım. Sanat ve Mimarlık Topluluğu altında. Diğer topluluk başkanları olan ya da topluluklarda görev alan arkadaşlarımla birlikte sürekli bir araya gelip bazı şeyleri dillendirdiğimizi fark etmiştik. Eksiklikleri daha doğrusu. Çünkü hepimiz böyle kendi kampüs alanlarımız içerisinde dışarıya kapalı bir fanusun içerisinde yaşıyor hissiyatına bürünmüştük.


Yani kentle çok fazla bir bağ kurmadan tüm öğrenim hayatımızı sürdürebilen bir dönemdeyiz. Çünkü kampüsler gerçekten çok özellikli ve çok gelişmiş yerlerde aslında. Şehrin merkezine inmeden de tüm hayatınızı idame ettirebiliyordunuz o kampüs içerisinde. Sonra tabii birçok organizasyonda bir araya gelerek konuşurken ortaya aslında farklı bir potansiyel çıktı. Dedik ki ilk önce bu kampüs duvarlarını yıkalım ve kampüsler arası etkileşimi artıralım.


Birbirimizin okuluna gidelim vesaire derken sonra bu kentle olan etkileşimi de arttıracak bir girişime ihtiyaç duyduğumuzu fark ettik. İşte tam o girişimin cevabı biraz AnkaraAks'ı oldu. Yola çıkarken tabii ki yalnız değildim. Yani birlikte bir masada toplanıp ortak bir hayale, ortak bir amaca inandığımızı gördüğümüzde aslında 7-8 kişi olmuştuk bile. Ve tabii ki çok yakın arkadaşlarımla ilk bahsedip yanımda olanlarla işte Berkutay gibi, Zeynep gibi ilk aşamada yanımda olan ekip arkadaşlarımla paylaştığım bir hayaldi.


Sonra onlarla birlikte başladık ve ilk önce sekiz üniversite topluluğu olarak işe başladık. Kasım 2019'dan bahsediyorum. Daha sonrasında 10 oldu, 12 oldu. Şubat 2020'de ilk belediye ortaklığı kurduğumuz Çankaya Belediyesi ile birlikte bir kent yürüyüşü atölyesiyle başladık. Ona başladığımızda zaten 12 üniversite topluluğu olmuştuk.


Bugün AnkaraAks'ı Ağı'nda 26 üniversite topluluğu var. Ankara'daki kültür, sanat, mimarlık ve tasarım alanındaki topluluklar bunlar sadece. Ve yaş ortalaması 21'e varan genç bir ağ üzerinde oluşturulmuş bir girişim yönetiyoruz. ve bunu bir sosyal girişim olarak adlandırmayı yanı sıra aynı zamanda yaratıcı bir girişim olduğunu savunuyoruz ve yaratıcı endüstriye temel başlık alıyoruz. Aslında böyle bir serüveni var AnkaraAks'ı'nın yola çıkış açısından. 2019'dan beri sıkı bir şekilde çalışıp fark yaratmaya çalışıyoruz. Umarım bir şeyler başarmışızdır.


ENTELANKARA:

Web sitenizden de faaliyetlerinizi takip ediyorum. Sosyal medya hesaplarınızdan da takip ediyorum. Bir sorum daha olacak. Nasıl bir çalışma sisteminiz var diyecektim. Aslında birazcık yanıtladınız. Böyle bir kemik kadronuz var mı ekibinizde? Kaç kişiden oluşuyor? Bu kemik kadro nasıl işlerde bir araya geliyor, çok sık bir araya geliyor musunuz ve faaliyetleri, projeleri nasıl bir masada kararlaştırıyorsunuz, onu merak ediyorum.


Cemre Gökpınar:

Evet, aslında çok kalabalık bir ekibimiz var ama 6 kişilik bir yürütücü ekibimiz var. Yani yöneten 6 kişiyiz. Aslında tüm yılı ve hedefleri, projeleri vs. 50 kişilik bir AKs-IDEA ekibimiz var. 2 yıldır başlattığımız bir ekip kurgusu o da.


Aks-IDEA Ankara'daki üniversitelerin farklı bölümlerinden gençlerin bir araya gelip belirli temalarda projeler ve fikirler ürettiği bir şehir laboratuvarı programı olarak adlandırıyoruz. Ve 120 kişilik de Aks temsilcisi dediğimiz üniversitelerdeki topluluk yönetimlerinde bulunan Aks temsilcisi ekibimiz var. Bu 120 kişi de AnkaraAks'ı ve üniversiteler arası o köprü görevini kuran, yaptıkları topluluk etkinliklerinin diğer üniversite topluluklarıyla birlikte şekillendirmesi için bir zemin oluşturan kişiler. Böylelikle hem başkent üniversitesinde okuyan bir öğrenci TED Üniversitesi'ndeki etkinlikten faydalanabiliyor ya da Gazi'deki, ODTÜ'dekinden faydalanabiliyor derken aslında öğrenim hayatını çeşitlendiren ...farklı çevreler, ilişkiler ve farklı eğitim ekollerinin etkileşim oranının arttığı bir ortam sunmayı amaçlıyoruz. Ve şu ana kadar 3 yılda başarılı bir şekilde bunu götürebildik. Ve bu 6 kişilik ekiple de birlikte tüm o yıl içerisinde planlanan projeleri ve programları gerçekleştirmeye çalışan bir kurguda ilerliyoruz. Aslında klasik bir sivil toplum yapısından farklı bir şirket yapısından da esinlenen ama aslında her şeyden biraz olan bir yapılanmayla çalışma sistemi kurguladık. Şu anda da aynı sistemle çalışmalarımız devam ediyor.


ENTELANKARA:

Peki, Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı'na geçmeden önce yeri gelmişken sormak istiyorum. Çoğunlukla kimlerle, hangi kurumlarla çalışıyorsunuz? Şimdi üniversite toplulukları dediniz ve bütün üniversiteler var mı mesela sizin topluluğunuzda? Ulaştınız mı bütün üniversitelere? Ve üniversite dışındaki hangi kurumlarla daha çok iletişim halindesiniz, içli dışlısınız diyeyim ya da daha çok etkileşime geçiyorsunuz Ankara çapında?


Cemre Gökpınar:

Şu anda 21 üniversitedeyiz. Yani Ankara'daki Mimarlık ve Tasarım, Güzel Sanatlar Fakültelerinin olduğu tüm üniversitelerde temsilci ve topluluk ağımız aktif bir şekilde çalışıyor. Onun dışında hani diğer yeni açılan üniversiteler var Ankara'da. Henüz Mimarlık Fakültesi aktifleşmemiş okullar var. Onların da bu ilgili alanlarda kurdukları bölüm ve toplulukların aktifleşmesini bekliyoruz aslında.


Bir yandan da topluluk portföyümüzü genişletmeye başladık. Mesela önceden hep mimarlık tasarım, kültür ve sanat toplulukları derken, şimdi fotoğrafçılık gibi ya da sürdürülebilir kalkınma gibi, arkeoloji toplulukları gibi topluluklar da katılmaya başladılar. Böylelikle aslında sadece bu bahsettiğimiz mimarlık ve tasarım fakültelerinden öte önemli sosyal bilimlerin ya da farklı alanların etkisinde olan yaratıcılıkla yine ilişkili olan toplulukları da AnkaraAks bünyesine katmaya devam ettik.


Kimlerle çalışıyoruz ve kimlerle işbirliği kurduk sorusu. Aslında kendimize bir kanal bulmuş olduk. Yani AnkaraAks'ın bu uniq yapısı ve dinamik hareketli işleyen çarklarıyla birlikte kendisi bir koridor bulmuş oldu. Hızlıca iş birlikleri kurmaya başladık. Biz ilk kurulduktan sonra yani o ilk masa birleşiminden sonra AnkaraAks adıyla yola çıktıktan sonra birçok kişiden randevu alıp, bakın biz böyle bir şey kurduk diye tanışmak için, toplantı için gitmiştik. O zaman hep kapılar ardına kadar açıldı ve her masadan bir iş birliğiyle kalktık. İşte o iş birlikleriyle beraber çalışmaya başlamıştık. Çankaya Belediyesi ile başladık. Sonra Avrupa Birliği ile devam ettik, Valilik ile çalıştık. Yine Kültür ve Turizm Bakanlığı ile temaslarımız oldu. Büyükşehir Belediyesi ile zaten çalışmaya başladık derken aslında yerel yönetimden tutun bakanlıklar ve diğer sivil toplum kuruluşları vs. derken çok böyle esnek ve dinamik bir yapı. Çünkü çok fazla ortaklı ve işbirliği yaratabilen bir organizasyona dönüştü.


ENTELANKARA:

Evet, Ankara'da güzel işler yapılınca hemen bir ilgiyi topluyor. Çok destek de görüyor. Dediğiniz gibi güzel işler, şehir için yapılan güzel işler hemen bir destek görüyor. Bunun da avantajını çok görmüşsünüzdür. Anlattığınız gibi zaten. Bir de Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı'nı sormak istiyorum. Bu Sivil Düşün nedir? Sizi nasıl destekliyor? Bunu da bir öğrenebilir miyiz? Ve hazır bununla birleştirmişken şunu da sorayım. Siz büyükelçiliklerle de projeler, birliktelikler, faaliyetler gerçekleştiriyorsunuz. Hangi büyükelçiliklerle, hangi faaliyetleri gerçekleştirdiniz? Ben şimdi Instagram sayfanıza baktığımda bir sürü ülkenin büyükelçiliğini görebiliyorum ama bir de sizden dinlersek güzel olur.


Cemre Gökpınar:

Teşekkürler. Açıkçası bu ilk bahsettiğim kent yürüyüşü atölyesini Çankaya Belediyesi ile birlikte gerçekleştirdikten sonra tabii bir fikir kutusu da oluşturduk o zamanlarda ve çok fazla fikrimiz vardı şehirde yapılabilecek şeylerle alakalı. O süreçte de belki hatırlarsınız, Ankara'da böyle cumhuriyet dönemi ya da kültürel miras için önemli sayılabilecek, kent hafızası için önemli diyebileceğimiz bazı yapıların yıkıldığını ya da kaybettiğimizi gördüğümüz aylar ve yıllar aslında yaygındı. Biz de genç jenerasyon olarak acaba bu yapılarla alakalı ne yapabiliriz diye kendimize sorduğumuzda “Bir Yapı Bir Değer” adı altında bir proje aslında gerçekleştirdik. Tabii bu tarz projeler gerçekleştirince en önemli konulardan bir tanesi onun destekleneceği ya da finanse edileceği bir partnerlik işbirliği.


Biz de bir gün bir toplantıdaydık yine bu bahsettiğim yeni kurulduğumuz ve o seri toplantı aşamasında. İngiliz Arkeoloji Enstitüsü ile de görüşmüştük. Tabii kültürel miras bizim odaklandığımız konulardan da bir tanesi olduğu için Ankara'nın arkeolojik alanları da ilgi alanımıza giriyor. İngiliz Arkeoloji Enstitüsü'nün o dönemki program direktörü ya da şu an başındaki kişi, aynı kişi mi emin değilim uzun zamandır tekrar pandemide araya girince görüşemediğim, Sivil Düşün’ü tavsiye etmişti. Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı da aslında küçük ani destekler alabileceğiniz sivil toplum veya aktivist dediğimiz şey tabii ki hani aktif vatandaş olarak da alabilir. Fikir ve projelere kolayca hibe sağlayabileceğiniz bir program. Biz de öğrendikten sonra işte biraz kolay bir sistem vardı içerisine girdik ve bu Bir Yapı Bir Değer projemizi yazdık ilk olarak. Yaklaşık 2-3 hafta sonra projenin onaylandığı haberini aldık ve bizim için tabii müthiş bir haberdi çünkü yeni kurulan bir girişimin ve çok toy, henüz çok genç bir ekibin ilk proje başvurusunda onay alması hem biraz şans hem de bir şeylerin iyi gitmesi için ihtiyaç olunan güzel haber olduğunu söyleyebilirim. Ve o destek haberi alındıktan sonra o motivasyonla birlikte tabii ki proje hemen hızlıca ortaya çıktı. Nisan ayında bir atölyeler serisi hayata geçirdik. Üç tane tehdit altında olan yapı seçtik.


19 Mayıs Stadyumu yıkıldıktan sonra onun da yıkılması gündeme gelen Ankara Tenis Kulübü, Reha Ortaçlı'nın 50'li yıllarda yaptığı ilk modern spor tesislerinden bir tanesi. Bir diğeri sürekli gündeme gelen Anafartalar Çarşısı’ydı. Oradaki biliyorsunuz zaten seramik pano vs. hem ilk alışveriş merkezlerinden hem de kent hafızasında önemli mekanlardan biri. Bir diğeri de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin içerisinde yer alan Meclis Camii. Orada da Behruz Çinici'nin halkla ilişkiler binası yıkıldıktan sonra caminin de yıkılması gündeme gelmişti. O cami de gerçekten modern dini yapılarından bir tanesi, çok farklı bir mimari yapısı var. Bu üç yapı özelinde hem yapı gezisi, hem yapının mimarıyla bir söyleşi, hem de yapıyla ilgili akademisyenlerle birlikte aslında o gezileri gerçekleştirdik. Daha sonra orada atölyeler yaptık. Eskiz atölyeleri gibi, dijital fotoğrafçılık atölyesi gibi vs. Ve 400-450 gencin bir anda yapıyla ilişki kurduğu bir seri haline geldi. Ve Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı ile olan ilişkimiz böyle başlamış oldu. Ama daha sonrasında tabii o açılan desteklerden yararlanmaya devam ettik. Birçok projemiz Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı kapsamında da desteklenmiş oldu. Bizim gibi tabii genç girişimlerin bir anda böyle hızla enerjiyle ortaya çıkan girişimlerin kalıcılığa doğru adım atmasında bu tarz ani destekler dediğimiz küçük bazlı ama bir işin gerçekleşebilmesi, motivasyonunu artırması, etki bırakabilmesi için destek olan programlar çok önemli oluyor. Avrupa Birliği de öyleydi.


Sonrasında büyükelçiliklerle ilgili sorunuza geleceğim. Ankara'da olmanın asıl bir diğer avantajı ki en büyük avantajı bizim savunduğumuz başkentte yaşıyor olmanın. Ve bir başkentte yaşıyor olmanın tabii çeşitli fırsatları var. Bunlardan bir tanesi de dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin büyükelçiliklerinin burada bulunuyor olması. Onlarla birlikte bir işbirliği yaratabilecek esnek bir yapı olması aslında AnkaraAks'ın. Yani tasarım yapabiliyor olması, kültürle alakalı organizasyonlarla çalışabiliyor olması, yerle ortak olabilecek bir sivil toplum yapısı olması, büyükelçiliklerle ortaklık kurabileceğimiz bir zemin hazırladı bize ve 2021'den bu yana şu ana kadar 12 oldu sanırım. 12 ülkenin büyükelçiliğiyle birlikte çalışıyoruz ve şu anda hala aktif olan projeler yürütüyoruz. Bu tabii bizim hem uluslararası görünümümüzü artıran bir deneyim hem de bizim daha nitelikli işler içerisinde olmamızı sağlayan bir konu olduğunu söyleyebilirim.


ENTELANKARA:

Evet, sivil düşünden destek almanız itici güç olması anlamında çok çok güzel olmuş gerçekten ve bilmeyenler vardır. Anafartalar Çarşısı'nı genelde herkes bilir ama dediğiniz gibi Tenis Kulübü ve TBMM Cami Kompleksi'nin korunmasına vesile olmanız çok çok güzel olmuş. Çok değerli yapılar. Sizin de zaten çok da iyi bildiğiniz gibi Ankara için çok değerli yapılar. Çok da bilinmeyen yapılar aslında. Sonradan Ankara'ya gelen, dışarıdan gelen öğrencilerin dikkatini yönlendirmek çok çok güzel iş olmuş. Peki buna benzer başka projeleriniz olacak mı? Ya da projeleriniz neyi amaçlıyor? İlk önce bunu sorayım. Mesela bu projeniz, Bir Yapı Bir Değer projeniz, biraz anlattınız ama diğer projenizle birlikte AnkaraAks'ı'nın çıktıları neler oluyor? Ankara'ya neler kazandırıyor? Böyle bir başlıkta sorayım.


Cemre Gökpınar:

AnkaraAks'ın tabii bir gençlik hareketi olmasının yanı sıra aynı zamanda bir kentle alakalı gençlerin hem gönüllülüğünü artıran hem de kültürel miras gibi ya da aslında tüm o kent paydaşlarının ortak olduğu konularla da işler yapıyor olması ve onun temel çıktısını yine her şeyden öte şehri ya da ülke ya da uluslararası düzeyde etkileri olan bazı konulara evrilmesini sağlıyor. Aslında bizim bakış açımız biraz şöyle, yerelden ulusala, ulusaldan da uluslararasıya dediğimiz bir süreç hedefliyor. Bu anlamda ilk olarak tabii temelde Ankara'daki organizasyonlarımızda şehri nasıl geliştirebiliriz? Şehirdeki genç görünürlüğünü hem artıran hem de kentin kültürel mirasına sahip çıkan ve bunun yanında yeni jenerasyonun deneyim ve pratiklerini artıran bir süreç tasarımını nasıl meydana geçirebilirizi konu alıyoruz.


Burada bahsettiğim süreç tasarımımız şu tabii ki, kentle ilişkili alanlarda öğrenim gören gençlerin deneyim ve pratiklerini artırmak. Bu bahsettiğim şey tabii ki belirli bir skala çiziyor size. Burada ne var? Mimarlık var, tasarım var, işte plastik sanatlar var, görsel sanatlar var vs. vs. Bunun gibi birçok şey aslında bu listeye yazabilirsiniz. Burada yaptığımız şey aslında toplu bir etkileşimden öte, somut çıktısı olan bir takım projelerle hem çeşitliliği hem de etkileşimi artırmak. Bunlar nedir? Kentin belirli gündemine dair çözümler üretmek. Mesela kentte bir ulaşım problemi varsa, kentte bir kent mobilyası sorunu varsa, şehirde bir kültür sanat alanında, sergilerde vs. daha büyük organizasyonel yapılara ihtiyaç varsa bunları gerçekleştirebilecek bir yapı ortaya çıkarmak gibi hedeflerimiz var. İşte çokça konuşulan Ankara'da bir bienal gerçekleştirmek gibi tasarım bienalinin, mimarlık bienalinin belki de Ankara'da gerçekleştirecek o kurguyu ortaya çıkarmak gibi. Ya da uluslararası düzeydeki organizasyonların hem uluslararası ölçekte hem de ulusal ölçekte etki sağlayabilecek işlere dönüşmesini ve bu işlerin Ankara'dan gerçekleşebilmesini sağlayacak, o etkiyi yaratacak belki popülasyona erişmenin.


Aslında dediğim gibi hem dünyanın hem de şehrin gündemine biz aslında uyum sağlayarak çalışmaya çalışıyoruz. Örneğin işte iklim değişikliği çok önemli bir gündem. Dijital gelecek ve kültürel miras da öyle. Çok farklı şeyler konuşuyoruz. İşte iklim değişikliğinin getirdiği etkilerle birlikte yeni yaşam tarzlarından bahsediyoruz. Daha yeşil bir yaklaşımdan, daha farklı bir tasarım anlayışından bahsediyoruz. Projelerimiz mesela bu biraz şekillendiriyor. Ya da dijital gelecekle birlikte hayatımıza yeni giren kavramlar var. NFT gibi, Metaverse gibi vs. Bunlarla alakalı bu yeni teknolojik olanakları kullanarak nasıl şeyler yaratabiliriz diye düşünüyor ve tartışıyoruz. Ve bu yılki Aks-Idea adı verdiğimiz ekipte de bu temalar tartışılıyor ve bu yönde projeler yapıyoruz. Peki geriye baktığımızda ne çıkarmış oluyoruz sonuç olarak? Bunlar hem görünür çıktılar, bazıları da etki odaklı çıktılar haline geliyor. Yani kenti etkileşimine olanak sağlayan çıktılar, bazıları da somut, işte mesela New European Bauhaus kapsamındaki Yeniliğin Genç Ruhu projesinden çıkan yenilik manifestosu gibi. Türkiye'deki ilk New European Bauhaus projesinde yazılmış bir manifesto, gençlerin kaleminden ve artık daha farklı bir tasarım anlayışının yayılması gerektiğine dair bir görüş yazısı niteliği. Bunun gibi somut çıktılar da tabii projelerimize yansıyor. Uzun bir cevap oldu ama biraz detaylı yaklaşmak istedim.


ENTELANKARA:

Gayet güzel oldu. Şunu da sorayım hemen arkasından. Şimdi web sitenize bakıyorum. Ben bir yandan da projeleriniz var, faaliyetleriniz var. Bahçelievler Çalıştayı, Mimarlar Derneği sunumu, işte 29 Şubat Başkent'in Genç Ruhu etiketiyle faaliyetleriniz var. Dijital faaliyetleriniz var. 19 Mayıs Ruhu, Nasıl Bir Gelecek başlıklı faaliyetiniz varmış. Game Mod On diye bir dijital faaliyetiniz var yine. Projeleriniz var ve bir de Kent Yürüyüşleri seriniz var. Bu serinizde siz aktarırsınız zaten Bahçeli Evler yürüyüşünüz olmuş galiba ve bir de Ankara Manzarası başlıklı bir kent yürüyüşü seriniz olmuş ve araya galiba pandemi süreci girmiş. Her etkinlik sürecini sekteye uğrattığı gibi galiba sizin etkinlik süreçlerinizi de sekteye uğratmış pandemi süreci. Ama eğer ileride planladığınız, masadan kalkıp sahaya çıkıp sahada göstereceğiniz, sahada gerçekleştireceğiniz etkinlikler var mı planlanan veya düşündüğünüz?


Cemre Gökpınar:

Evet, zaten kent yürüyüşleri biraz AnkaraAks ile bağdaşan bir etkinlik serisi haline geldi. Çünkü kent etkileşimini eğer savunuyorsanız, bir şekilde kentin kendisini arşınlayan, sokaklarına giren, onu keşfeden bazı deneyimler tasarlamanız gerekiyor. Az önce saydığınız o kent yürüyüşleri serisi de bu kapsamda ortaya çıkan rotalardı. Burada da şimdi yine devam ediyoruz. Hatta Ankara 101 kent yürüyüşleri serisini başlattık Ankara Büyükşehir Belediyesi işbirliği ile.


Şimdi bahar dönemiyle birlikte okulların tekrar açılmasıyla seriyi tekrar başlatıyoruz. Burada da hazırlıkta olan, yeni kazanan, en fazla ikinci sınıf öğrencisi olan üniversite öğrencilerinin Ankara'yı daha yakından tanıması, kente aidiyet kurması, biraz daha aslında tanımasından öte ilişki kurmasına olanak sağlayacak bir temel rota kurgulamıştık. Bununla alakalı bir keşif yaratıyoruz. Bu diğer bahsettiğiniz etkinlikler aslında pandemiden önceki son etkinliğimiz 29 Şubat 2020'deki Başkent'in Genç Ruhu buluşmasıydı. Burada 13 üniversite topluluğu Ankara'nın geleceğini tasarlayıp Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde sunumlar yaptılar ve en yetkili organ olan yerel yönetimi, yani Büyükşehir Belediyesi'ne o gelecek hayallerini sunma şansı yakaladılar. Ve böylelikle gençlerin nasıl bir Ankara'da yaşamak istediğine dair ilk görüşü belirttiği bir faaliyet aslında ortaya çıkmış. Ki bu faaliyetten ortaya çıkarılan raporla birlikte düzenli bir ilerleyiş gerçekti fakat ama tabii araya pandemi girince bütün hesaplar yeniden değişti ve yapılmak zorunda. Biz de tabii dijital faaliyetlere doğru bir dönüş sağladık. İşte az önce bahsettiğiniz 19 Mayıs Ruhu dijital sergisi gibi Game Mod On tarzı müzelerle yaptığımız yarışmalar gibi dijital seriler yaptık. Nasıl Bir Gelecek'te de bu süreçte biraz daha gelecek kaygısını düşen, motivasyonu kaybetmiş gençlere alanında fark yaratmış kişilerle birlikte bir araya getirdiğimiz bir sosyal etki serisi ortaya çıkarmak istedik. Buradaki temel kaygımız da her durumun biraz geçici olduğu ve bu geçici durumlarda yaşanan buhranın da bir şekilde atlatılabileceği vurgusuydu aslında.


Her şeyden önce kendi jenerasyonumuzun yanında olmaya çalışıyor ve onlara dair bakın işte çözümler geliştirebiliyor ve umutta aşılanabiliyor vurgusunu taşıyor. Çünkü AnkarAks aslında bizim hayallerimiz için çabaladığımız bir kurguda yer alıyor. Şu ana kadar her şey bizim hayal ederek çabaladığımız bir işler birikimi, bir işler bütünü ve bu hayaller ne kadar fazla genç insan ya da ne kadar kişi tarafından paylaşılırsa o kadar değerli olacağı görüşündeyiz ve bu tüm etkinlikler aslında bunlarla beraber zenginleşiyor ve ortaya çıkıyor.


Yakın zamanda ise bu Ankara 101'den öte tabii ki çok fazla proje ve faaliyetle sahada olacağız. Çünkü hem önümüz bahar hem de Ankara'nın bahar ayları biliyorsunuz ki hem sosyal etkinlikler için hem de proje için çok dolu dolu geçen çok önemli zaman periyodu. Biz de bu periyotta hem diğer uluslararası işbirliklerimizle hem de diğer önemli etkinliklerle birlikte kente renk katıyor olacağız diyebilirim. Ama önden çok fazla spoiler da vermeyeyim.


ENTELANKARA:

Peki Ankara 101 dedik o zaman onu takipte olacağız. Şimdi AnkaraAks’a baktığımızda kültür sanat var ve ayrıca mimarlık ve tasarım var. Yani mimarlık özellikle web sitenize baktığımızda mimarlık üzerine çok fazla çalışmanızı, çok fazla etkinliğinizi görüyoruz. Çeşitli projeleriniz genellikle mimarlık üzerine oluyor en azından benim gördüğüm kadarıyla. Peki AnkaraAks için mimari neden bu kadar önemli?


Cemre Gökpınar:

AnkaraAks'ı için mimari neden bu kadar önemli? Çünkü Ankara'nın bence en önemli sahip olduğu değerlerden birisi mimari başlığı altındakiler. Çünkü yeni kurulan Cumhuriyet'in şekillendiği, tüm reformların bir şekilde gerçeğe dönüştüğü mekanların yaratıldığı eserler onlar ve birçok hem Türk mimarın hem de yabancı mimarın imzasının olduğu yapılar. Hem bu anlamda önemli hem de aslında AnkaraAks'ın temelinde çok fazla mimar, şu anda yüksek lisansına devam eden mimarlar ve mimarlık öğrencileri var. Onların bakış açısıyla da zenginleşen bir ağırlık olduğunu söyleyebilirim.


Ve tabii ki kent estetiği bizim için çok önemli bir kavram. Mimaride yakalanmış o dönemin trend ve üsluplarını yansıtan iyi örneklerin, nitelikli örneklerin korunması, yaygınlaştırılması ve bunlarla ilgili çalışma üretmek de bizim ilgi alanlarımızdan bir tanesini oluşturuyor. İşte bu yüzden belki biraz mimari konular ya da mimari eserler, yapılar AnkaraAks'ta biraz daha öne çıkıyor olabilir. Çünkü hem kendi kişisel ilgi alanlarımızı, mesleki alanlarımızı oluşturan temel alan her şeyden önce ve akabinde bahsettiğim gibi Ankara'nın bu anlamda büyük bir zenginliği var ve bunun üzerine daha fazla düşünülmesi, üretilmesi gerektiği kanısındayız. Ve tabii ki akademik olarak da çok fazla iyi teze, araştırma konusuna ve makaleye ev sahipliği yapıyor burası. Ve onların bizi besleyen, her gün daha farklı bir gözlem yapmamızı sağlayan bir etkisi de var. İşte Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Merkezi gibi yani, VEKAM gibi önemli bir merkez ve onun çıkardığı Ankara Araştırmaları Dergisi var. Her ay onlarda yayınlanan makaleler, araştırma konuları da saha çalışmalarımızı etkiliyor mesela. O anlamda söyleyebileceğim şey şu ki, Ankara'nın özellikle 50'lere kadarki olan gelişim sürecindeki mimari yapıları ve eserleri bizim öne çıkarmak istediğimiz önemli konulardan.


ENTELANKARA:

Peki şimdi araya bir kişiye özel, size özel bir soru sorayım. Başta da sordum. Ankara bulvarından bahsettik pardon Atatürk Bulvarı'ndan bahsettik. Aks'ın bu bulvardan, Aks isminin bu bulvardan geldiğini söyledik. Peki sizin için diğer Ankara için önemli akslar hangileridir? Hem onu sorayım hem de Ankara için önemli mimari yapılar desek ve sizin aklınıza ilk böyle iki üç tane ilk gelen yapılardan örnekler istesek.


Cemre Gökpınar:

Ankara’nın tabii ki çok önemli aksları var. Sadece Atatürk Bulvarı’ndan bahsetmek haksızlık olur. Belirli bu sadece yol kapsamında değil, yani işte Anıtkabir'in bulunduğu konumla beraber kale, ve kale etrafındaki o kuş uçuşu doğrultularda baktığınız zaman gerçekten planlanmış ya da imza aksları görebiliyorsunuz. Çok değişik tabii hem matematiksel hesaplar hem de ince ayrıntılar da var. Mesela Anıtkabir'deki Atatürk'ün mozolesinin penceresinin Ankara Kalesi'ne bakması gibi ya da bugünkü yeni açılan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası binasının uygun mimarlık tarafından Kale-Anıtkabir aksının tam ortasında bir imza olarak konulmuş olması gibi ayrıntılar aslında sadece Atatürk Bulvarı değil de yol olmayan, yol geçmeyen kısımlarda bazı planlamaların bazı aksların olduğunu size hatırlatıyor.


Şimdi az önce de aslında biraz bahsettim ama hani belki söylemezsem de eksik kalır. Sadece tabii mimari yandan da etkili bir şekilde ele alıyoruz ama çok multidisipliner bir yaklaşıma da sahibiz. Ekibimizde sadece mimarlar yok. Sanat tarihçisi, mimar, iç mimar, şehir plancısı, peyzaj mimarı, endüstriyel tasarımcı gibi birçok alandan genç barınıyor. Sadece gençleri tabii ki gençlerle birlikte hareket edip tüm herkese seslenen bir yapıyı da oluşturuyor. İşte bu anlamda herkesin aslında önünden geçtiği yapıları tekrar dönüp bakıp, aa diyebileceği ayrıntıları da öne çıkarmayı hedefliyoruz. Ve bunu yapılan projelerle, etkinliklerle değil sadece, bir belki dijital tasarımda bile ortaya çıkarma gibi hedeflerimiz var.


Şimdi siz sordunuz hani, kişisel favori hangisi? Bu arada şeyi de düzelteyim. 50'lere kadar dedim ama 50'lerden sonra da yine çok nitelikli yapılara ev sahipliği yapıyor Ankara. Orada bir yanlış anlaşılma olmasın. 50'lerden sonrasını kabul etmiyor musunuz vesaire diye. O yüzden onu da bir tekrar parantezine açayım. 50'lerden sonra da yine çok ünik örnekler var. Sivil mimarlıkta ve diğer kamu yapılarında vesaire. Ama benim açıkçası kişisel olarak çok fazla öyle, işte bu benim için başkadır vesaire dediğim yapı çok fazla öne çıkarmamaya çalışıyorum. Ama kendi içimde gittiğim ya da gördüğüm zaman tabii çok daha mutlu hissettiğim yapılar oluyor. Bazısı bir sivil mimar yapısı, apartmanda da oluyor. Bazen de bir kamu yapısının önünde de olabiliyor. İşte Merkez Bankası binası gibi, Ankara Palas gibi. Ankara Tenis Kulübü gerçekten ilk gördüğümde böyle vurulmuş, kalbimden vurulmuşa döndüğüm yapılardan bir tanesi. Reha Ortaç da gerçekten bu anlamda ortaya güzel bir eser çıkarmış. O yüzden ilk aklıma çok fazla yapı geliyor ama saymadıklarımla da diğerlerine haksızlık yapmak istemiyorum.


ENTELANKARA:

Peki siz sokaklardasınız yani sokakları gözlüyorsunuz, izliyorsunuz ve aksların değişimini de takip ediyorsunuz elbette. Bu Atatürk Bulvarı aksındaki değişimler tabii ki de herkesin gözü önünde olan bir şey, bir olay, bir olgu. Peki bunun gibi akslarda, Ankara'nın önemli akslarında diyelim değişimler, diğer değişimler neler? İyi yönde değişimler midir? Kötü yönde değişimler gözlüyor musunuz? Mesela ya da nasıl diyeyim? Örneğin Bent Deresi'nde çok büyük bir değişim var. Oraya gidenler bilir. Tepelerin düzlendiğini göreceklerdir. Gecekondu mahallelerinin çok hızlı bir biçimde son bir yılda altı ayda çok hızlı bir biçimde değiştiğini, düzleştiğini, düzlendiğini göreceklerdir. Bunun gibi değişimler gözlüyor musunuz? Dikkatinizi çekiyor mu? Ankara'daki akslardaki değişimleri sorayım.


Cemre Gökpınar:

Evet, tabii ki bu değişimler bizi bir araya getiren belli konulardan bir tanesi aslında. Çünkü çok önemli yapıları kaybettiğimiz de oldu. Çok önemli fırsatları kaçırdığımızı da düşünüyorum hatta bu kaybedişle alakalı. Örneğin Ankara'nın endüstri mirası alanında çok önemli yapıları varken bunları çok iyi bir şekilde işlevlendirme fırsatını kaçırdığımızı düşünüp vah ettiğim de oluyor aslında. Havagazı Fabrikası gibi, su süzgeci binası gibi yapılar gerçekten yeniden işlevlendirilse bugün İstanbul'da gördüğümüz bazı kamusal alanlar gibi nitelikli örneklere yol açılabilirdi. Yeniden işlevlendirmeye geçtim. Gerçekten nitelikli örnekleri koruyabilen bulvar üzerinden başladık ama bulvarın ötesinde de tabii İller Bankası yine tabii ilk akla gelen yapılar hanesinde kaybettiklerimiz arasında. Bunları gözlemliyoruz tabii ki ve şimdi de yakın zamanda bu yıkılmasından vazgeçilip yeniden işlevlendirilmesi için yarışmalar açılıyor. Bunları da tabi ki destekleyerek takip ediyoruz. Hatta bazı yarışmalara kendi içimizden ekip kurup hazırlanıyor ve başvuruda bulunuyoruz. Böylelikle Ankara'nın geleceğine etki sağlıyoruz.


Bence, bu benim tabii kendi şahsi düşüncem. Bundan sonraki süreçte çok fazla yapı kaybedeceğimizi düşünmüyorum ama kaybetmediklerimizin de atıl bırakmak yerine hem kamusal alanda etkisi olacak hem de yeniden işlevlendirerek onların kullanımını ve ömrünü aslında artıracak düzenlemelere de ihtiyacımız var. Ve tabii ki modern başkentlerle yarışır hale gelmemiz gerekiyor. Türkiye'nin başkentinin hala birçok konuda eksik olduğunu görüyor ve biz de bu eksikleri tamamlamak için aslında çalışıyoruz. Kendi elimizden ne gelir diye her gün güne başlayıp bunun üzerine bir şeyler koymaya çalışıyoruz.


ENTELANKARA:

Evet, çalışmalarınızı ben de çok yakından takip ediyorum, etmeye çalışıyorum. Instagram hesabınızı bol bol stalklıyorum ve bu çalışmalarınızdan biri de Fransa yolculuğuydu. Fransa'ya gittiniz. Fransa'ya gidiş nedeniniz neydi? Onu dinleyelim şimdi sizden. Ankara adına nelere imza attınız bu yolculukta? Ve orada diğer dünya şehirlerinden hangi örnekleri gördünüz? Hangi şehirler temsil edildi orada?


Cemre Gökpınar:

Evet, sanırım iki ya da üç hafta oldu Fransa'dan geleli. Gerçekten bizim için çok önemli bir deneyimdi. Neden diye soracak olursanız aslında uzun zamandır hayalini kurduğumuz bir şeydi bu. Hani belirli bir amaç için şehri ve ülkeyi temsil etmek, orada iz bırakmak, yeni işbirlikleri geliştirmek konusu ve bunun ilkini gerçekleştirebildiğimiz için çok mutluyuz. Demek ki doğru yoldayız dediğimiz anlardan bir tanesi oldu.


2021'den itibaren aslında geliştirdiğimiz uluslararası ilişkiler ve orada ortaya koyduğumuz projelerle birlikte bu bahsettiğim yeni bir alan bulma gelişimi de ve Fransa daveti de o akabindeki gelişmelerden bir tanesi. Fransa Dışişleri Bakanlığı'nın, Fransa Ankara Büyükelçiliği'nin ve Institut Français'nin özel davetlisi olarak Akdeniz ülkeleri forumunda Türkiye'yi ve başkenti Ankara'yı temsil ettik. Açıkçası bu forumda Akdeniz'de kıyısı olan tüm ülkeler bulunuyor ve bu ülkelerdeki genç projeler, genç gelişimler ya da sivil toplum kuruluşları gibi, tabii sadece genç değil, yine önemli kuruluşların vesaire olduğu bir önemli forumdan bahsediyoruz. Ve en üst düzeyde bir temsil söz konusu. İşte burada Akdeniz'le ilgili yeni bir eylem planı, iklim değişikliğinde konu alan, kültürel mirasla konu alan bir gelişim eylem planı ortaya kondu. Ve yıl boyunca devam eden istişare, fikir ve proje üretimi olacak.


Bu noktada tabii orada birçok ülke vardı. İtalya'dan tutun Tunus'a kadar, Fas'a, Lübnan'a, Mısır'a kadar vs. birçok ülkeyi orada görebildik ve biz de Ankara'dan tek temsil eden yapıydık orada. İzmir'den ve İstanbul'dan da birer temsilci vardı. Biri cinsiyet eşitliği üzerine çalışan bir STK, bir diğeri de adil üretim ve tarımla alakalı çalışan bir STK idi. Biz de biraz daha farklı tabii hem şehircilik, hem mimarlık, hem kültür-sanat alanına seslenen bir yapı olarak oradaydık. Ve Tunus'ta açıkçası kültürel mirastaki antik kentleri yeniden üç boyutlu olarak modelleyen bir girişimle birlikte standı paylaştık. Ve bunun gibi birçok değişik alanda projeler yapan girişimlerle, sivil toplum kuruluşlarıyla tanıştık. Örneğin Lübnan'da, Beyrut'ta bu son yaşanan büyük patlamadan sonra zarar gören tarihi evleri restore eden bir mimarlık inisiyatifi. Ya da orada Afrika'da, Kuzey Afrika'da iklim değişikliğiyle ilgili çalışan farklı genç inisiyatiflerle bir araya geldik. Ve çeşitli temaslar kurduk. Üç gün boyunca bizim ekibimizden, yürütücü ekipten, yaratıcı direktörümüz Zeynep de Türkiye'nin yüzü haline geldi. Akdeniz Birliği Başkanı ve Ürdün Prensesi ile birlikte yapılan oturumda Akdeniz 2030 Eylem Planı'na yönelik kendi görüşlerimizi ve bununla alakalı fikirlerimizi paylaştık. Ve bu anlamda hem Ankara'nın adını birçok kez orada anmış olduk ve herkesin hani Türkiye, İstanbul diye yaklaşımına rağmen biz orada hayır biz Ankara'danız İstanbul değil deyip orada da yine başkentimizi gururla tekrar hatırlatmış olduk.


Bizim için tabii ki çok önemli bir deneyimdi. Çok üst düzey bir davet olması bizim gibi genç girişimlere umarım ilham vermiştir. Çünkü yaptığımız çabaların, işlerin, projelerin, şimdiye kadar koyduğumuz emeğin uluslararası gönüllü olduğunu hissettiğimiz bir davetti. Bu açıdan bizim için birçok şeyi yanında getirdiğini söyleyebilirim. Yani en azından Fransa'dan ceplerimiz çok dolu bir şekilde döndük. Umarım yakın süreçte de bu Ankara'ya yansıyacaktır.


ENTELANKARA:

Güzel, çok güzel. Bunlar size güzel de motivasyon kaynağı oluyordur elbet ve bu kaynakla birlikte Ankara'da çok daha güzel işlere imza atacaksınızdır deyip gelecek projelerinize bağlayayım buradan. Son olarak yakın zamanda AnkaraAks'ın hangi faaliyetlerini görebileceğiz? Biz hangi projelerin etkinliklerini görebileceğiz?


Cemre Gökpınar:

Yakın zamanda birçok etkinlik ve proje aslında görünür olmaya başlayacak. Çünkü Aks-IDEA adını verdiğimiz şehir laboratuvarı programımızın çıktıları yavaş yavaş yansımaya başlayacak. Buradaki ekipler her kendi alanında çalışma grupları ortaya çıkarıp bazı fikirleri projelendirdiler ve bazıları finansmanına kavuştu bile. Hatta onu da söyleyebilirim. Bunlar yavaş yavaş işte ortaya çıkmaya başlayacak. Mart sonuna doğru, Nisan'da, Mayıs'ta, Haziran'a kadar devam edecek bir süreç var. Bu işlerin ve fikirlerin gerçeğe dönüşme esnasında çok fazla işbirliği de üretiyor. Hem uluslararası, hem ulusal, hem merkezi hükümetle bağlantısı olan ya da yerel yönetimlerle birlikte bağlantısı olan yapılar ve bunları yavaş yavaş sosyal medya kanallarımızdan duyurmaya, açıkçalara çıkmaya başlayacağız.


Bizim için tabii ki en önemli şey her şeyden önce bu bir araya gelme. Ve bu bir araya gelmeyle birlikte oluşan enerjinin, fikirlerin, hayallerin bir dışa vurumu. AnkaraAks buradan tabii ki en büyük gücünü o kolektif ve çeşitlilikten alıyor. Ve genç fikirler ve o genç perspektif tüm her şeyi daha da farklı bir yöne doğru geliştirmesini sağlıyor. Buradaki çıkış noktamızı ve bakış açımızı kaybetmediğimiz sürece Ankara'da, Türkiye'de ve uluslararası ölçekte Avrupa'da ya da Dünya'da görünür işler üretmeye devam edeceğimize dair de sonsuz bir umudumuz ve inancımız var. Günlük sitelerden, günlük gündemden ve diğer olaylardan sıyrılıp AnkaraAks'a odaklandığımızda ne kadar mutlu olduğumuzu ve hala bir şeyler üretme hissiyatının ne kadar yoğun olduğunu görüyoruz ve bu bizi de geleceğe dair hep daha farklı bir şekilde hem umutlu hale getiriyor hem de daha da hırslandırıyor kendi hedefimiz için. O yüzden ben bugün burada tüm ekibin bir sözcülüğünü üstlendim genel koordinatör olarak ama herkesin çok fazla emeği var ve her birinin ismini saymaya kalksam da çok eksik kalır. Bu şekilde kolektif bilinçle, multidisipliner anlayışla yaratıcı endüstri alanında bir fark yaratıp başkentten uluslararasına seslenen çok yönlü ve etkili bir girişim olarak çalışmamızı sürdürmeyi hedefliyoruz.


ENTELANKARA:

Çok güzel, çok teşekkürler. Ben hem sizin adınıza hem ekibinizin adına size teşekkür edeyim. Ankara'yla Ankara'nın ruhuyla iç içe yaşamayı sevenlere, yaşamak isteyenlere AnkaraAks'ı takip etmelerini öneriyim tekrar. Hem web sitelerinizi takip edebilirler, özellikle Instagram sayfanızı takip edebilirler diyeyim. Size tekrar tekrar teşekkür edeyim. Ben çok mutlu oldum. ENTELANKARA'da AnkaraAks'a yer vermekten çok mutlu oldum. Tekrar tekrar teşekkür edeyim size.


Cemre Gökpınar:

Biz teşekkür ederiz. Başkent'in Genç Ruhu sloganını belki podcast boyunca da aktarmamış olabilirim ama Başkent'in Genç Ruhu, Yeniliğin Genç Ruhu aslında iki tane sabit sloganımız ve söylemimiz var. Bu söylemler adı altında da üretmeye devam ediyoruz. ENTELANKARA'ya da hem bu kıymetli arşivlerimizi ve bu kıymetli insanları bir araya getirdiğiniz için de tekrar ve tekrar çok teşekkür ediyorum.


ENTELANKARA:

Ben teşekkür ederim. Tekrar görüşmek dileğiyle yakın zamanda projeleriniz olduğunda tekrar sizi davet etmeyi düşünüyorum açıkçası. Zaman ayırırsanız, zaman ayırdığınız için teşekkür edeyim. Yine zaman ayırırsanız çok memnun olurum. Çünkü güzel faaliyetler olacak gibi Ankara için.


Cemre Gökpınar:

Evet tabii tabii seve seve mutlaka.


ENTELANKARA:

Çok teşekkürler tekrardan, görüşmek dileğiyle.


Cemre Gökpınar:

Görüşürüz, hoşçakalın.

9 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Yazı: Blog2_Post
bottom of page